Oysa bir eser karşısında yapılan zıt değerlendirmeleri "zevk meselesi" olarak gören anlayış esere bakmayı değil, esere bakanlara bakmayı, seyirciye bakmayı ilke ediniyor ve "seyirci"nin seyirci olması, yargısının sözde bilimsel bir dayanak olarak kaydedilmesi için yeterli sayılıyor. Ne var ki, temelde seyircinin bakışına, yargısına dayanarak varılacak sonuç, seyircinin beğeni düzeyi ile ilgili olabilir ama seyircinin seyrettiği, "alımladığı" eserle ilgili değildir. Sanat eserine ve sanat etkinliğinin kendisine bakan sanata felsefesi ile mantığı bakımından çoğu kez seyirciye bakmayı, ondaki güzel duyumuna bakmayı esas alan estetik (güzelduyubilim) arasındaki fark da işte buradadır. Saçma bir özgürlük anlayışı adına sanat eserlerinin bir anlamının olmayacağını, ya da onların her anlama gelebileceğini savunanlar, böyle bir ilkeyle, olsa olsa cahil politikacıların, "tükürmen" lerin de eleştirmenler kadar söz hakkı olması doğal olur.