Müslümanlar, Allah’ın adını en uzak noktalara ulaştırıp yeni bir dünya düzeni kurmak ve hâkim oldukları coğrafyalarda adaletli bir yönetim sergilemek amacıyla fetihler gerçekleştirdiler. Bu maksatla yürütülen faaliyetler sonucu İslâm dini, doğuda Çin Seddi’nden batıda Atlas Okyanusu’na kadarki topraklarda yüzyıllar boyu hüküm sürdü.
Bu bağlamda günümüzdeki İspanya ve Portekiz’in üzerinde yer aldığı İber Yarımadası’nı 711’de fethedip buraya “Endülüs” adını veren Müslümanlar 1492’ye kadar, kademeli olarak çekilmekle birlikte -yaklaşık sekiz yüz yıl bölgeye hükmetti.
Genelde olduğu gibi Endülüs’te de gerek Hristiyanlarla gerekse Müslümanların birbirleriyle zaman zaman çetin mücadelelerine ve çatışmalarına şahit olundu. Ancak Kur’an’ın ve Hz. Peygamber’in ilkelerine bağlı kalındığı dönemlerde bu tür sorunlar çözüldü. Böylece Müslümanlar, Avrupa’nın batısında muhteşem bir medeniyet inşa ettiler. Bu medeniyet, o topraklardaki bütün diğer din mensuplarına da can suyu oldu.
Müslümanlar, hangi coğrafyada ve hangi şartlarda olurlarsa olsunlar, karşılaşabilecekleri ya da kendi aralarında husule gelebilecek bütün sorunları çözebilme kabiliyet ve becerisine her daim sahiptirler. Bunun bilincinde olmalısın; kendilerini besleyen kaynaklara ve değerlere bağlı kalmakla mümkün olduğu asla unutulmamalıdır.
Endülüs’ün bazı zamanlarında bu durum göz ardı edildiği için gayret ve sükûnet zamanlarının üretkenliğiyle elde edilen kazanımlar, karmaşa dönemlerinin rüzgârlarıyla savrulup gitmiştir. Nihayet Müslümanlar, böyle bir savrulmayla Endülüs’e veda etmişlerdir.
Elinizdeki kitap, ihtişamlı Endülüs medeniyetinin doğuş, yükseliş ve çöküş dönemlerini, en eski kaynaklara ve sonraki çalışmalara dayalı olarak bilimsel metotlarla okuyucuya sunma gayreti ile kaleme alınmıştır.
Günümüz insanının özellikle de Anadolu’nun Endülüs’ten alacağı önemli dersler vardır.
