Akıl ve irade sahibi, düşünen ve yapan varlıklarız. Hayatımızın anlamı bep ve saikleri var. Hayatımızı kendimize karşı saygının bir gereği olarak öncelikle bizim günümüzde, dolayısıyla diğer insanların nazarında anlamlı ve değerli kılan husus, mânevî değerlere hayatımızda verdiğimiz yer.
Kelimeleri düşünüyor, kelimelerle mânâ çatıları oluşturuyoruz. Sadece bize has bir hayatı anlandıran kavramların farkına varıyoruz. Onları analiz etmek ve derinlemesine anlamak sadece üzerlerinde düşünerek değil, belki daha önemlisi bizzat yaşayarak mümkün oluyor.
Herhangi bir kavramı telaffuz ettiğimizde şüphesiz bütün insanlığın bulaşabileceği asgarî bir evrensel anlam çatısı buluyoruz. Fakat bu ortak alan dışında farklı medeniyet ve kültürlerin, ve neredeyse tek tek her birerlerimizin yüklediği nüanslar (hatta bazen önemli farklılıklar) da söz konusu. O halde diyebiliriz ki, aslında biz kavramlarla "biz" oluyoruz. Kimliğimiz, temayüllerimiz, hayat anlayışımız, geçmişe bakışımız, gelecekle ilgili beklentilerimiz kavramların "biz" aynasından hayata yansımasıyla belirginleşiyor. Kavramları farketmemiz, hayat nehrinde onları hissederek yolalmamız, zihnin yanısıra insanlığımızın ruh tarafını da besliyor, canlı tutuyor.