Otuz küsür sene önce bir genç, akustik gitarını Londra ve yakınlarındaki kasabalarda pubdan puba taşıyor, içki ve bahşiş için "folk blues" yapıyordu. Fakat bir kez Muddy Waters'ın, Johnson'ın mirası bir elektro gitar ile neler yaptığını duyunca geri dönüşü olmadı.
Clapton'ın müziği hiçbir zaman asi gençlik hormonlarının sonucu olmadı. Her zaman olgundu. Ellisine yaklaştığı halde, Blues'un çekirdeğinde olan hassas samimiyet için çabalıyor. Ve Blues, sanatta da hayatta olduğu gibi hala onun en çok yaptığı.