ZALİMLER VE MAZLUMLAR
Anadolu’nun derinliklerinde, dağların hiçbir denize paralel olmadığı ve ovaların dağlardan arta kalan küçük boşluklardan oluştuğu bir yerde, birtakım hadiseler cereyan etti. Hadiselerin bu bölümü ile bu coğrafyadan çok uzakta, çöllerde cereyan eden başka hadiseler birbirini takip etti ya da tamamladı. Dağların alabildiğine sarp ve geçit vermez olduğu bu coğrafyanın insanları, binlerce yıllık kavganın sonunda sertleşmiş ve tıpkı içinde yaşadığı coğrafya gibi amansız bir hâle gelmişti. Yüce dağlara söz geçiremeyen bu ahali, doğa ve tabiat ile kavga etmeyi nihayet bırakmış ve kaderine razı gelmişti. Bu çetin coğrafyaya söz geçiremeyen sert adamlar, dağlara karşı gardlarını indirdi ve yumuşadı ama bu yumuşamanın tezahürü gel gör ki birbirilerine karşı aksi yönde cereyan etti. Bu dağa, taşa, ovaya ve kızgın nehirlere karşı yumuşayan insan evladı, birbirine karşı öyle sertleşti öyle sertleşti ki sonunda zalim olup çıktı. Ama bu alabildiğine zalim hâle gelen insanlara rağmen saflığını, iyi kalpliliğini, merhametini ve insanlığını koruyanlar da vardı. Ee malum, zalimin olduğu yerde mazlum illaki olurdu, yoksa zalimler o kadar zulmü kime yapardı!