Bu kitap; insanlık tarihinin gördüğü, tanıklık ettiği en vahşi işkencelerin uygulandığı, insan onurunun en çok aşağılandığı Diyarbakır 5 No'lu cezaevinde yaşamını kaybedenlere, sakat kalanlara, cezaevinden çıkmalarına rağmen gördüğü işkenceler sonucunda yaşamını yitirenlere adanmıştır.
Diyarbakır Cezaevi’nde uygulanan işkenceler çeşitli dönemlerde ve zamanlarda, bu cezaevinde yaşayan insanlar tarafından büyük çalışma ve özveriyle kitap olarak, okuyuculara ve dünya kamuoyuna sunulduğu halde maalesef ve ne yazık ki yeteri kadar toplumun tüm kesimlerine ulaşamadı. Aradan 26 yıl geçmesine rağmen maalesef Diyarbakır Cezaevi dosyası henüz açılmadı. Bu cezaevinde yaşananlar toplumun geniş bir kesimi tarafından bilinmemektedir. İnanıyorum ki bu cezaevinde yaşananlar anlatılabilirse, bu tür vahşetlerin önü alınabilir ve bir daha yaşanmaz; yıllar geçse bile sorumluları bulunur, yargılanır ve cezalandırılır.
Dünyada yaşanmış çeşitli cezaevleri deneyimleri vardır; Fransa'da Bastille, Vietnam'da, Saygon Zindanları, İran'da Evin Cezaevi, Almanya'da Yahudilerin toplu kıyıma uğratıldıkları Auschwitz, Haydari toplama kampları gibi.
Bu cezaevlerinde yapılanlar, kendi aralarında farklılıklar gösterirler. Hepsinde ortak karakteristik özellikler vardır; baskı, zulüm, işkence, aşağılama, açlık grevleri ölüm oruçları intiharlar, ölümler, öldürmeler..
Ama Diyarbakır Cezaevi dünyada yaşanmış cezaevi deneyimleri içinde çok farklı bir yere sahiptir. Şu kesin ki Dünyanın hiçbir yerinde tutuklular Diyarbakır'da olduğu kadar aşağılanmamıştır. İnsan onuru ve şerefi hiçbir cezaevinde bu kadar ayaklar altına alınmamıştır. Türkiye'de 12 Eylül darbesiyle birlikte tüm cezaevlerinde işkenceler yapıldı ama Diyarbakır Cezaevi'ndeki uygulamalar bir başka bir başka niteliğe sahip idi. Diyarbakır Cezaevi'ni diğer cezaevlerinden ayıran özellik bütün Kürt örgütlerinin yöneticileri ve kadrolarının büyük çoğunluğunun burada olmaları idi.
Bu konuda gelecekle ilgili öngörülerde bulunması açısından 1977 yılında vefat eden Kürt halkının yetiştirdiği halk adamı Terzi Niyazi Tatlıcı'yı burada rahmetle anmak istiyorum. Lise yıllarımızda onun Mehdi Zana ile beraber çalıştığı Ar Pasajı'ndaki terzi dükkânına gider kendisini dinlerdik.
Bu kitapta biraz da fantezi biçiminde kurgulanan tüm olaylar yaşanmış olaylardır. Kitaptaki olayların yeri ve zamanı bellidir. Tümünün onlarca şahidi vardır. Bazı olaylar benim de içinde olduğum ve yaşadığım olaylardır. Diğer olaylar çeşitli koğuşlarda yaşanmış yüzlerce insanın şahit olduğu, gördüğü ve duyduğu olaylardır.
Kısaca sözün özü şu;
Diyarbakır cezaevinde yaşananların hiçbir yerde bir daha asla yaşanmamasını diliyorum!..