Eşekler Kasabası günümüzün hikâyesi.
Bu kasaba şehirlerden uzakta, ormanlarla kaplı dağlar arasında, tabiatın bozulmadığı bir vadide kurulmuş. Düzgün yolları, köprüleri yoktu. Çoğu yere patika yollarla ulaşım sağlanıyordu. Şehre giden yol ise yalnız yağmur yağmayan yaz günlerinde birkaç ay çalışıyordu. Su getirmek için her gün iki kilometre yol yürürlerdi. Kasabalıların, dünyada olan bitenden çok zaman haberleri olmazdı.
Kasabada bütün canlılar birbirini seviyordu. Kimse kimseden üstün değil, kimse kimseye hükmetmiyordu. Karşılıklı ilişkilerle hayat devam ediyordu. Bütün canlılar gelenek ve töreleriyle idare ediliyorlardı. Huzuru bozacak hiçbir hareket hoş karşılanmıyordu.
Kasabada birçok hayvan türünün yanı sıra insanlar da yaşıyordu. Vadi geniş bir mozaiğe sahipti. Çok çeşitli kültür cümbüşü ve görenleri hayran bırakan bir folklor birikimiydi. Bu görüntü tablonun en güzel yanıydı. Zengin tabiatın yanı sıra, kuşundan sürüngenine kadar yüzlerce canlının yaşadığı bir hayvanlar parkı durumundaydı. Düşünsen aklın almaz, bu dar toprak parçasının bu kadar canlının yurdu olmasını...
Vadinin dört mevsimi ayrı güzeldi. Güneşin doğuşu ve batışı görülmeğe değerdi. Rüzgârın esişi, sesi, serinliği; tabiatın kokusu bile farklıydı... Gökyüzünde ayın görünüşü ve yıldızların akışı bile farklı güzeldi...
Bir yudum nefes dünyaya bedeldi...
"Hey gidi Sırtıboz!