Erkeklerin başını döndürüyordu. Cıvıl cıvıl kara gözleri, tensel duygular uyandıran küçük bir burnu, gevrek kahkahaları, doğulu kadınlara özgü tombul bir vücudu vardı. Ne var ki kendinden hoşlanmıyordu. Saçlarını boyadı, gözlerinin rengini değiştirdi. Derken bir gün ameliyatlara başladı. Bugün kızkardeşi ona bakıyor da tanıyamıyor. Bir değişimin anatomisi Eski Kızkardeşim, bizleri aynanın öte yüzüne götürüyor; daha bir el altından gerçekleşmekte olan, bir tür görünmez değişime. Savaş nedeniyle Büyük Sahra'nın o kurak çölünden kopmak zorunda kalmış ve sınırları geçerken susmayı, olur olmaz ağzını açmamayı, silik bir şekilde kendi kozasında yaşamayı seçmiş bir ailenin uğradığı değişime. Sürgünün kişinin kendisi olmaktan vazgeçmesi anlamına geldiğinin vurgulandığı Eski Kızkardeşim, belleğin, unutmanın, suskunluğun ve mutlak bir boyun eğişin romanı.