Euthyphron diyaloğu, Sokrates’in yeni tanrılar icat etmekle ve böylece gençleri yoldan çıkarmakla henüz suçlandığı zamana denk düşer. Sokrates, arkadaşı Euthyphron’un öz babasını dava etmesinden hareketle doğrunun, yanlışın, adaletin doğasına ve bunların dindarlıkla ilişkine dair bir tartışma açar. Bir davranışın doğruluğunu dindarca olması mı belirler? Öyleyse, dindarlık nedir? Bu soruların etrafında dönen tartışma, tanrıların doğasına ve dolayısıyla “adalet” anlayışımıza olan etkilerine kadar uzanır.
Kriton ise Sokrates’in suçlamalar karşısında haksız görülüp hücreye atıldığı zamana denk gelir. Ne pahasına olursa olsun hep adil ve onurlu bir yaşamın peşinden giden Sokrates, kendisini hücreden kaçırma fikriyle ziyarete gelen Kriton’un bu tavsiyesini reddeder. Böylelikle hapishaneden kaçarak yasaları çiğnemektense, onuruyla ölmeyi yeğler; haksızlığa karşı haksızlık yapmamakta ısrarcıdır. Arkadaşı Kriton’u böylesinin daha doğru olduğuna ikna etmeye çalışırken aynı zamanda örnek bir yurttaşın nasıl yaşaması gerektiğine dair bir tartışma yürütür