Otuzlu yaşlarınıza yaklaşırken... Gecenin bir vakti, içinizdeki, uyumayı reddeden saatin çalıveren alarmıyla uyanıverdiğiniz oldu mu hiç? Yüreğinizin hızlanan atışlarıyla göğsünüze bol tüylü bir kedi kurulmuş gibi bir duyguya kapıldığınız? "Geç kaldım!" telaşına düştüğünüz? Toplumla birleşip kendinize dayattığınız onca beklentinin ne kadar(az)ını yerine getirdiğiniz zihninizden şimşek gibi geçerken geride yakıcı bir suçluluk bıraktı mı?
"Olan" ve "olması gereken" arasında tam ortanızdan ikiye ayrılmanın tanımsız sıkıntısını yaşadınız mı?
Yaşayanlar bilir. Ama çoğu insan bunu kendisine özgü bir sıkıntı olarak algılar. Gerçek hiç de öyle değil oysa. Otuz yaş krizi, ergenlik, menopoz, andropoz kadar yaygın, zorlu bir geçişe işaret ediyor.
Yazarları da otuzların eşiğinde olan bu kitap, pek çok kadının deneyimini aktarıyor, yorumluyor. Otuz yaş bunalımını sessiz sedasız ve yapayalnız göğüslenmesi gereken bir dönem olmaktan çıkarıyor.