“Saydı, saydı, bazen tekleyerek ama inatla saydı küçük kız.
“Elli dokuz.”
Yediden başlayarak elli dokuza kadar saydı. Durdu, başını kaldırıp göğün derininden gelen sese dudaklarıyla, fısıldayarak eşlik etti. Ezan okunuyordu.
Ezan bittiğinde yüzündeki yaraları hiçe sayan bir memnuniyetle gülümsedi. Elindeki siyah, eski püskü kitabı bana uzattı. Kitabın üzerinde, “Ezan Vol.42” yazıyordu.
“Çizgi roman severim ben, bu ne?” dedim.
“Sadece bir roman,” dedi.”
Bu roman; acının, isyanın, adaletsizliğin, yalnızlığın, gerçekliğin romanı değil. Bu roman sadece bir roman; her yerde kolayca okunabilen. Kusurdan, ihtimalden, cehennemde saklanan cennetten, bir bahçeden, rüyadan, öylesine herhangi bir şeyden, ama illa sevgiden yana…Hem, hangimiz sevmedik Züleyha.