“…faşizmi iş başında izleyelim; en baştaki gelişmelerden, yarattığı nihai felakete kadar ve toplumla oluşturduğu karmaşık etkileşim
ağının içinde... Sıradan vatandaşlar ve faşizme yardım etmiş ya da ona direnememiş bütün politik, toplumsal, kültürel ve ekonomik güç sahipleri bu hikâyenin bir parçasıdır. İşimiz bittiğinde, faşizme uygun bir tanımı daha iyi verebiliriz belki.”
Faşizm iktidara geldiği ülkelerde de, iktidar adayı olamayıp yalnızca kitlesel mobilizasyon yarattığı ülkelerde de benzer kuvvetli
kriz durumlarını, sola karşı hassasiyetleri, “yozlaşma ve çöküş korkularını; milli ve kültürel kimliğin öne çıkarılmasını; asimile
edilemeyen yabancıların milli kimliğe ve sağlam toplumsal düzene karşı oluşturdukları tehdidi ve bu sorunlarla başa çıkmak için daha fazla otoriteye duyulan ihtiyaç” histerisini kullanmıştır. Liberallerin tarif ettiği gibi yalnızca şansla iktidara gelmiş, sadece haydut sömürüsünden ibaret bir ideoloji de değildir. İdeolojik tutarlılık, liderin her zaman faşist ilkelere göre kararları vermesi, parti üyelerinin her konuda uzlaşmış olması da gerekmez. “Faşizm ne kendi programının sorunsuz bir uygulamasından ne de pervasız bir fırsatçılıktan ibarettir.”
Robert Paxton, Faşizmin Anatomisi’nde faşist parti ve hareketleri İtalya ve Almanya başta olmak üzere ele alıyor. Her ülkede çeşitli korku ve kriz durumlarına karşı teyakkuzda bulunan faşizmin “birinci aşama”sıyla iktidara giden yolda siyasi merkezin, toplumun ve fikirler dünyasının faşizmin meşruiyetini tesis ettiği “ikinci aşama” örnekleri ayırıyor ve faşizmi “iş başında” ya da kenarda hazır beklerken tahlil ederek okurlarını uyarıyor: “Ön uyarılara karşı hassaslaşırsak, gerçek bir faşizmi ortaya çıkma aşamasındayken fark edebilirz belki.”