Uygar bir topluluğun sanat ya da edebiyattan tamamen mahrum bir şekilde yaşaması henüz tecrübe edilmedi. Uygarlığın geçmişteki yozlaşması ve çürümesi, küllerinden doğacak olan topluma hazzın yadsınmasını dayatıyor olabilir. Eğer bu olacaksa, geçici faydacılık aşamasını gerçekleşecek sanat için bir temel olarak kabul edeceğiz. Eğer açlıktan ölecek hale gelenler ve sersefil olanlar sokaklardan kurtulursa, eğer dünya hepimizi eşit bir şekilde beslerse, eğer güneş hepimize aynı şekilde parıldarsa ve eğer dünyanın muhteşem oyunu – gündüz ve gece, yaz ve kış– her birimize anlaşılması ve sevilmesi gereken bir şey olarak sunulabilirse, geçmişteki yozlaşmanın ayıbından arınana değin ve kölelik korkusu ile soygun ayıbından azat edilmiş insanlar arasında sanat tekrar yükselene değin bir süre beklemeyi göze alabiliriz.