“En çok kadınlar fena sıkıştırıyorlar.
Bugünlerde en moda ‘Karatay Diyeti’ sonra ‘Dukan’ sonra da ‘Alkali’ diyet.
Kadınlar her aklına geleni soruyor?
-Yazar bey, arkadaşım ‘Karatay’ yapıyo, kadın inceldi valla.
-Siz yapmıyor musunuz?
-Yok. Ben simdi dinliyorum. Bi göreyim ondan sonra başlarım.
-Ya neyi göreceksiniz?
-Zayıflatıyo mu, görmem lazım. Bi soru daha sorabilir miyim?
-Tabi, buyurun.
-Yani ‘Karatay’ doğru söylüyor, elma-armut hiç pirzolanın yerini tutar mı?
Ya da lahana-pırasa çiğ yenir mi? Doymuş ile doymamış bir olur mu? Sizin önerdiklerinizle bizim adamlar doymaz ayol.
-Hanımefendi, sizin adamlar nasıl, kilolu mu?
-Hee, bi de geceleri de çok horluyo.
-İşte bak eseriniz karşınızda duruyor, her gece de size pirzolaları hatırlatıyor. Bakın bu konuları 17. yüzyılda tartışmışlar…”
Bu kitabın ana konusu yeni bir diyet yöntemiymiş gibi görünse de, aslında asıl hedefi, yayınlanan her kitabın yeni bir şey söylediğini zannederek diyet kitabından diyet kitabına koşturan milyonları,
işte bu kitapları karşılaştırarak uyarmak ve geniş bir literatür taramasının ardından yaptığı yeni tespitlerle daha yapıcı yöntemlere yönlendirmek diyebiliriz.
Oldukça uzun bir zaman harcanmış ve bilimsel verilerle desteklenmiş fakat bunun yanında, sıradan diye nitelendirebileceğimiz insanların bile anlayacağı düzeye indirilmiş bir tıp diliyle yazılmaya çalışılmış olması ve özellikle konuşma diliyle çeşitli ironilerle süslenerek mesajlar verilmesi de bu kitabın artıları arasında sayılabilir. Bu artıyı zaten kitabın isminde de ilk bakışta algılıyoruz.
Zaman zaman eleştiri düzeyine getirerek diğer diyet yöntemlerini yerden yere vurduğu için ve artık rakip olarak nitelendirebileceğimiz diğer uzman ve yazarlara cevap hakkı doğurduğu için bu köprünün altından daha çok sular akar diyerek herkese iyi okumalar diliyoruz.