Eski çağda yeşerip açan onca çiçekten elde birkaç şarkı türkü, birkaç kitap, birkaç efsane ve ev masalı dışında bir şey kalmadığını, anılarının bile belleklerden tümüyle silinip gittiğini gördüğümüz zaman bizler de sanki benzer bir durumla karşılaşmış gibi hissettik kendimizi. Sobaların çevreleri, mutfaklardaki ocak başları, tavanaralarına çıkan merdivenler, günümüzde de kutlanan bayramlar, sessizliklerine gömülmüş yatan otlaklar ve ormanlar, ama hepsinden çok insanlardaki o duru hayal gücü, ilgili kalıntılar üzerine kol kanat germiş, onları bir çağdan bir çağa aktaran çitler ve çalılıklar rolünü oynamıştır. (...) Bugün masallar hala bazı yerlerde yaşıyorsa bu, oralardaki insanlar sayesindedir. Bu insanlar, masalların iyi mi yoksa kötü mü, sanatsal değerleri var mı, yoksa aydın kimseler için tatsız ve yavan şeyler mi sayılacakları düşüncesine kafalarında yer vermezler hiç, masalları bilir ve severler, o kadar.