Din felsefesinde "Güzellik Argümanı", klasik teleolojik kanıtın özel bir biçimi olarak, Tanrı'nın varlığının temellendirilmesinde estetik olgulara başvurur. Evrende gözlenen denge, simetri, orantı ve harmoni gibi estetik nitelikler, salt tesadüfün ürünü değil, bilinçli ve aşkın bir iradenin eseri olarak yorumlanır. Bu yaklaşım, güzelliğin yalnızca duyusal bir deneyim değil, aynı zamanda akli, metafizik ve manevi boyutları olan bir gerçeklik olduğunu ileri sürer.
Platon’dan Aquinas’a, Fârâbî’den Gazzâlî’ye uzanan düşünce tarihinde, güzellik, aşkın varlığın tezahürü olarak değerlendirilmiş ve ilahî olan ile güzel arasında özsel bir ontolojik bağ kurulmuştur. Bu bakış açısı, insanın estetik tecrübesini yalnızca bireysel bir haz değil, hakikate yönelten bir imkân olarak değerlendirmiştir. Modern ve modern sonrası döneme baktığımızda ise Kapitalizm, teknoloji ve tüketim kültürü, güzelliği nesneleştirmiş; insanın doğa, kendisi ve kutsal ile kurduğu ilişkiyi zayıflatmıştır.
Estetik tecrübeyi yalnızca bir duyum ya da algı düzeyine indirgemeyerek güzellik olgusunu salt fenomenolojik ya da psikolojik bir düzlemde değil, teistik bir perspektifle ele alan bu çalışma, güzellik olgusunu Din Felsefesinin kavramsal ve metodolojik imkânlarıyla derinlemesine tartışmaktadır