Önümüzde nasıl bir Türk sineması profili vardır?
Dünya sinemasının büyük başyapıtlarının eksiklikleri ve ortaya koydukları imkânlar nelerdir?
Batı'daki düşünce krizine hangi sanat eserleri bir panzehir olarak görülebilir?
Türk sinemasında bizi hangi ufuklar bekliyor?
Bütün dalların birleştiği kökü ortaya koyabilecek sinema nasıl bir hakikat zemini üzerinde/n kurulabilir?
Enver Gülşen, Türk ve dünya sinemasından önemli köşe taşları üzerinden sinemanın hakikat ile ilişkisini ortaya koymaya çalışıyor. Metinlerde, tartışılan her yönetmen ya da filmin, ortaya çıkardığı yeni ufuklarla, problem ve eksiklikleri beraber ele alınarak bir hakikat sineması perspektifi oluşturulmaya çalışılıyor.
Sinema ve sanat üzerine hakikat/e uzanan bir okuma düzlemi oluşturmaya çalışan metinler, eksiklikler üzerinden imkânları, imkânlar üzerinden yeni ufukları tartışıyor.
Düşüncenin krizinden, dil hapishanesinden firar ederek kurtulmayı öneren metinler, sinemanın, sadece sinema olarak değerlendirilmemesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Tarkovsky'den Semih Kaplanoğlu'na, Paradjanov'dan Mecid Mecidi'ye, Haneke'den Bergman'a kadar dünya sinemasının zirvelerinde tasavvuf üzerinden derin bir yolculuk yapan Gülşen'in bu kitabı ülkemizde hem esaslı bir film dili geliştirilmesine imkân tanıyacak, hem de film felsefesi alanında çığır açacak köklü ve imajinatif bir film tasavvuru geliştiriyor.
Enver Gülşen Türkiye'nin genç ve parlak film düşünürlerinden. Bir medeniyet meselesi olarak gördüğü sinema üzerinden bilim, sanat ve düşünce alanlarının bütününde, özellikle tasavvuf üzerinden özgün yolculuklar yapıyor.