Nevill Myers Meakin'in 1902 tarihli Haşhaşiler adlı eseri, Haçlı Seferleri döneminde geçen tarihsel bir romandır. Yazar, tarihsel olayları romantik ve felsefî bir çerçeve içinde ele alarak Doğu ile Batı'nın çatışmasını, inançların ve ideallerin çarpışmasını merkeze yerleştirir. Roman, yalnızca bir tarih anlatısı değil, aynı zamanda kültürel farklılıklar, dinsel fanatizm ve insan ruhunun trajedisi üzerine derin bir düşüncedir.
Eserin merkezinde, Batılı bir şövalye ile Doğulu bir “Haşhaşi” liderinin karşılaşması yer alır. Şövalye, ilk başta kutsal topraklarda Tanrı adına savaşan bir kahraman olarak tanıtılır; fakat yolculuk ilerledikçe savaşın gerçek yüzünü, dinin araçsallaştırılmasını ve insanın kendi inancına yabancılaşmasını görür. Meakin burada klasik bir “aydınlanma yolculuğu” teması kurar: kahraman, savaşın ortasında düşman olarak gördüğü Doğulu'nun aslında ondan daha bilge, daha vicdanlı olduğunu fark eder. “Haşhaşiler” (Assassins) olarak bilinen Nizârî İsmailîler, romanda mistik bir tarikat olarak betimlenir. Yazar, onları ne tam bir düşman
ne de mutlak kötü olarak sunar; aksine, disiplinleri ve inançlarının derinliğiyle Batı'nın kibirli şövalyelerine bir ayna tutarlar. Bu karşılaştırma, Meakin'in dönemin yaygın oryantalist kalıplarını kırma çabasını gösterir. Roman, doğu medeniyetine belli bir saygı duyarak yazılmış az sayıdaki Viktorya dönemi eserlerinden biridir. Romanda aşk, sadakat ve inanç arasındaki gerilim sürekli olarak öne çıkar. Şövalyenin Doğulu bir kadınla yaşadığı yasak aşk, iki dünyanın birleşme olasılığını simgeler. Ancak bu aşk, politik çıkarlar ve dinî çatışmaların gölgesinde trajik bir sona ulaşır. Bu durum, Meakin'in savaşın insanlık değerlerini yok ettiğine dair eleştirisini güçlendirir. Yazar, Haçlı Seferleri'ni sadece tarihsel bir olay değil, insanın kendi vicdanıyla girdiği metaforik bir savaş olarak da yorumlar.