Tıp alanının yapabildiklerinin listesi uzadıkça, yapabildiği halde yapmaması gerekenlerin listesi de uzamaktadır. Teknoloji ve mühendislik ile ilişkisi her geçen gün artan tıbbın uygulayıcıları, kendilerini şimdiye kadar hiç olmadıkları kadar teknik eleman olarak görmektedirler. Oysaki sıklıkla dile getirildiği gibi tıp mensuplarının ilgi alanı olan insan bir makine değil, hastalıklar da makinede ortaya çıkan arızalar değildir. Karmaşık ruhsal yapısı, bilişsel fonksiyonları ile acı ve sevinci tahmin edip hissedebilen insan, teknik bir obje gibi algılandıkça ve bu türden davranışlara muhatap oldukça, yalnızlaşmakta ve mutsuz olmaktadır. Aslında insanı mutlu etme iddiasındaki bir alan için ironik ve dramatik bir durumla karşı karşıyayız.Tıp ve teknoloji alanlarındaki gelişmeler sonucu yoğun bakım üniteleri devreye girmiş, insan yaşamı uzamış, insanlar evleri yerine hastanelerde ölmeye başlamışlardır. Bu durum birçok etik, dini, ekonomik ve sağlık siyaseti tartışmalarını alevlendirmiştir. Etik tartışmalar, doğası gereği dini boyutuyla da tartışılarak tamamlanabilir. Yaşamın ne zaman başladığı, embriyoloji bilimindeki ilerlemeler, her geçen gün yapılması mümkün tartışmalı uygulamalar ve benzerleri ile; yaşamın sonunda karşılaştığımız yoğun bakım, beyin ölümü, ötenazi gibi konular elinizde tuttuğunuz bu kitapta, tıp ve İslâm hukuku alanından akademisyenlerce tartışılmıştır.