“Hegel düşüncesinin olanaklı olmadığı yerde hâlâ felsefe yapılabilir mi? Hegelci olmayan bir felsefe varlığını sürdürebilir mi? Hegel’e dönüş, Fransızların kendi geçmişlerinden kopmak için girdikleri yollardan biri midir?”
Hegel’in Fransa’da alımlanma hikâyesinin ana istikametini oluşturan bu sorular, Hegel isminin Fransız entelektüel hayatının farklı köşelerinde değişik tonlarda yankılandığını göstermesi bakımından oldukça önemlidir. Fransızların Hegel okuması, ne kadar karmaşık olursa olsun, neticede Kartezyen akılcılığın artık zayıflamış olan geleneğinden keskin ve bütünlüklü bir kopuş talebiyle yakından ilgilidir. Kopuşla birlikte ortaya çıkan boşluğu yeni yorum ve arayışların merkezi figürü olan Hegel ile doldurma girişimi, bu talepkâr alımlamaların nihai bir sonucu gibi görünür.
Hegel Paris’te Hegel okumalarının 20. yy. Fransız düşüncesindeki öneminin sebeplerini ortaya koyuyor. Hegel’in “sözde uyanışı”na ilişkin çeşitli perspektifleri, Fransa’da savaş sonrası düşüncenin geniş uzamı üzerinde haritalandırarak Hegel tartışmalarına güncel bir katkı sunmayı amaçlıyor.