“Ruhunda süslü hayaller gezinen, gözlerinde tüm gerçekliğiyle izlediği hayat. Dilinde birkaç türkü, sözleri yarım yamalak. Ellerinde dev umutlar, ayaklarında çamurdan bir toprak. Belki yaşananlarla düşler tezat. Bildiği tek şey yaşamak... Ve yaşamak çocuk isen mutluluk… Mutluluğu anlat desen, küçücük bir sürü neden saymak… Çocuk olmak başlı başına hayat...”
Celil, hayata gözlerini kaderin seçtiği yerde açmıştır. Doğduğu yer, hayallerinin ufkunda bir nokta misali belirmiştir. Ya seçimlerini yaşamak için inanacaktır ya da kendine başka seçenek sunmamaktadır. Yaşam güzel şeyleri türlü zorlukların ardına gizlediyse “kendini bulmak için” tüm gücünü sarf edecektir. Gerçeklerin netliği karşısında onu özel yapacak sığınağı bulmuştur. Kalbi hikâyesinde önder, duyguları dünyasını zenginleştirecek kadar büyüktür. Hikâyesi kelimelerle şekillenirken, hisler kurgunun rotasını çizecektir. Yaşanmışlıkların arasına serpilmiş sözler kalbine aittir çünkü “kalbin öğütmediği her söz yitiktir.”
Celil’in çocukluğu baharla özdeşleşmiştir, doğa onun için ruhunda beliren her hissin karşılığında adlandırılacak kaynaktır. Kitapta olaylar hislerin sancısıyla doğmaktadır. Ortak duyguları özel kılacak her cümle satırlardan yaşamlara dokunacak ve yazınsal bir bağa dönüşecektir…