Bir çeşme, bir kışla, bir mezartaşı kitabesi önünden geçen gençler o an için sanki Kahire'de veya Bağdat'tadırlar. Bu harfler onlara bir şey söylemiyor.
Geçmişimiz üzerinde konuşmak istiyorlar. Bu defa da, iki konuşma kalıbından başka bir yol yok. Biri aşırı idealize edici ve "göklere çıkarıcı" diğeri ise "reddedici" ve "kötüleyici".
Oysa ki toplumlar da bireyler gibi günlerine ve geçmişlerine hoşça bakmak zorundadırlar. "Hoşça Bak" seslenişi, "abartarak, göklere çıkararak bak" demek değildir. Şeyh Galib"in nüanslar üzerinde duran, ustalıklı türkçesinde bu sesleniş, "dikkatli bak, gerektiği gibi bak" demektir.
Şu halde tarilimize ve günümüze hoşça bakalım. "Zevrak-ı derunumuz"un kırılıp kenara düştüğü bu son yıllarda, belki kurtarıcı rüzgar böyle bir bakıştan sonra eser böylece der-I lütf-I yare düşeriz. Bu ümit gerçekleşemeyecek gibi görünüyorsa da "arzu sergeşte-I fikr-I muhal eyler beni".
Bu kitap kültürümüze hoşça bakmaya çalışarak yazılan denemelerin bir araya getirilmesiyle oluşmuştur.