Yasin Balcı, toplumdan bireye, bireyden benliğe soyunan bir akışta dilin yatağını besliyor. O lirik sürüklenişte parlattığı dizelerle “Taştan duvar, gelmeye ve görmeye…” diyerek karşısına dikildiği her kavramsal seti yer yer çağlayarak yer yer incecik sızıntılarla aşıyor.
“Kalbe gelen ahenk dile de gelirmiş” düsturuyla kaleme aldığı ilk şiirlerinden oluşan eserinde, nice vakittir içinde beslediği “Buz dağının suya kavuşma türküsü” çözülüşü ile sükûnetle ruha işlemeyi başarıyor. Doğu ve batı, küskünlük ve umut, yenilgi ve zafer sesinde birleşiyor.
“Korkuyorum bunca gecikenlerden“ demiş; öyleyse gecikmemeli artık, öyleyse “Her şeyden biraz kalmasın artık…”
Nur İpek Önder Mert
“Buz Dağının Suya Kavuşma Türküsü”
“Bilmediğim bir kente ayak basmak
İnce tınısında gazellenen eski İstanbul şarkılarının
Kokusuyla sepya ihtişama davet edişi
Seni kutluyorum ey gönül
Bu hava bir ziyaret-i tecessüs hâli
Adımlamak geçtiğin sokakları
Sanki yeniden sızlarcasına sen kalbimde
Fermanperest ihtilal hâli bu bendeki
Sen! İçimde beslediğim buz dağının suya kavuşma türküsü”