Bir an için sayıların olmadığını düşünün; ekmek almanız gerekiyor ama bir sayı kavramınız yok dolayısıyla sizden istenileni bilmeden alıyorsunuz. Karsılığında bir miktar para veriyorsunuz ama yine sayı yok yani verdiğiniz az mı fazla mı bilemiyorsunuz. Sayısız yaiamanın kâbus olacağı ile ilgili sayısız örnek verilebilir. Kısaca sayılar ve sayıların tutarlı ilişkiler ağı yani matematik, günlük yaşamımızın vazgeçilmez bir parçası olmuş ve ilerlemenin olmazsa olmaz unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Madem matematik bu kadar önemli, o halde herkese matematik öğrenebilme imkânı sunulmalıdır. Herkes matematik öğrenebilmelidir. Böylece insanlar hayatlarını kolaylaştırabilir ve planlayabilirler. Herkesin matematik öğrenebilme hakkını nasıl gerçekleştireceğimizi düşündüğümüzde karsımıza iki temel sorun çıkmaktadır. Birinci sorun; ne öğretileceği ile ilgilidir çünkü içerik öğrenicilerin seviyesi ile ilgilidir ve sınıflar seviyelere göre değil yaşa göre oluşturulmaktadır. Hangi konu, kime zor kime kolay gelir ve bu içerik kime göre hazırlanmalıdır? Bu içerik problemini biraz daha açalım. Kolay bir içerik başarılı öğrencilerin sıkılmasına, zor içerik ise başarısız öğrencilerin öğrenmemesine neden olur. Dolayısıyla öğretici her zaman tercih yapmakta zorlanmaktadır.