Gözyaşlarımızın ilk akmaya başladığı zamanlardı, aşklar ile tanıştığımız zaman. Ve acıları kendimize baldan tatlı yollar haline
getirmeler ile birlikte yaşadık, çıkmaz sokakların tenhalıklarını...
Bazen bizden büyük birini sevdik, bazen de bizden uzak. Bazen öyle aşklara vurduk ki kendimizi, aslında o aşklar yaşlarımıza
büyük geldi, hem de beş on yıl kadar. Yine de mutlu ettik kendimizi, elimizdeki içki kadehlerine dert yanarken ve de en acılı arabesk şarkılara eşlik ederken. Çünkü aşıktık ve ilk defası daha da ağırdı. Biz, mazoşist duyguların kurbanları olmaya, güler adımlarla koştuk. Oysa ki sonunda aldığımız solukların ağırlaşması vardı ve sıcacık bedenlerimizin buz kesmesi.
Aslında çocuktuk, yine de koştuk. Aslında acemiydik, yine de koştuk. Biz böyle mutluyduk ve aslında biz böyle büyüdük...