Her türlü insan faaliyeti, neticede ruhî çabaya dayanır; onun ne ifâde ettiği ve neye dayandığı ayrı mesele, imân, onun kesiksiz ve umumî sürecinde mevzuuna mahsus görünen hükümler gibi, bu sürecin merkezindedir.
İnanma, Allah’a inanmak için var; ve insan ruhunun aktığı her şeyin müntehasında, varlığı hiçbir varlığa muhtaç olmayan O var... Üstadım’ın buyurduğu gibi:
Kâinatta maddi ve manevî tek hâdise ve fiil tanımıyorum ki, Allah’tan haber veren büyük telgraf şebekesine bağlı olmasın. Bütün istikametler Allah’ın; nereye sapsan onu bulursun!
İki kelime: Ehadiyet ve Melekut... Ehadiyet: Allah’ın herşeyde birlik tecellisi... Melekut: Allah’ın mutlak müessirliği. Herşeyin kendi mertebesinde, o mertebeye münasib ruhu, canı, hakikati. Bir şeyin içyüzü... Bu çerçevede, zıtlarımızı da içine alıcı bir genişlikte, eserin ismi ve muhtevası görünüyor.