İslam kaynakları arasında yazılı kaynakların tarihi, Kur’an-ı Kerim’i oluşturan vahyin taşlara, derilere, liflere, kâğıtlara, ya da bezlere yazılmak sureti ile bir şekilde yazılı olarak kayıt altına alınması ile başlar.
Zamanın ilerlemesi ve İslam beldelerinin daha geniş bir alana yayılması ile bazı rivayetlerin birbiri ile çelişmesi, farklı hükümler getirmesi ve Kur’an’a muhalif olması sebebiyle, sahih Sünnet’in tesbit edilmesi çalışması başlamıştır.
Ulema, bu amaçla, İslam ümmetinin ibadet, inanç ve hayatlarında kendilerine yön verecek olan temel kaynakların doğrudan Hazreti Peygamber’den rivayet edilip edilmediğinin tesbit edilebilmesi için belirli kriterler oluşturmuş, ama Kur’an-ı Kerim üzerinde itiraz edilemeyecek bir ittifak sağlandığı için tartışmalar Sünnet’in rivayeti ile yoğunlaşmıştır.
Böyle bir dönemde, Hz. Peygamberin (sav) hayatını yazmak, bir anlamda hadis rivayeti anlamına gelir.
İbn-i Hişam da eserinde, bu anlamda, pek çok hadis rivayet etmiş durumdadır. Zaten, eserin Peygamberimizin kendi dönemi ile ilgili bilgileri içeren bölümü hadis rivayeti şeklindedir. Bu rivayetlerde konular, Peygamberimizin hayat kronolojisine göre düzenlenmiştir.
Bunun içindir ki İbn-i Hişam’ın Es-Siretu’n Nebeviyye’si, bir tarih kitabı olmakla birlikte, çeşitli konularda fıkhî konu ve hükümlerin anlaşılması bakımından da bir kaynak kitab olarak kabul edilir. Aynı şekilde pek çok ayetin nüzûl sebebleri ile ilgili gelişmeleri aktarması bakımından da tefsir özelliği taşır.
İslam âlimlerinden, Kıftî, Zehebî, İbn Kesîr, İbnü'l-İmâd, İbn Hallikân ve Sehâvî gibi âlimler, İbn-i Hişam’ın bu eserini Hz. Peygamber'in hayatına dair en sağlam ve en iyi siyer kitabı olarak kabul etmişlerdir.