İstanbulum Tadım-Tuzum, Hayatım bir bellek yolculuğuna çıkarıyor bizleri. İstanbul’un yaşama zamanlarına aralanan bu kapıdan girince yüzlerce yıldır kentin dokusunu var eden Rumların yeme-içme-yaşama kültürlerine tanık oluyoruz. Kendisi de bir İstanbullu olan Meri Çevik Simyonidis, bu geniş coğrafyadan derlediklerini bir bir ortaya çıkarırken önemli bir tanıklığı da gerçekleştiriyor. İstanbul’un çokdilli, çokkültürlü, çokkatmanlı bir kent olma özelliğine bir katkıdır bu aynı zamanda. Geçen zamanın izlerine dönerek yapıyor bunu da üstelik. Zor olanı kotarıyor. İstanbul Rumlarının yaşamlarının birikimini bir araya getiren bu kitabı uzunca süre elinizden, yaşamınızdan ayrı tutamayacaksınız. Yaşayarak zenginleşen bir kültürün yansılarını görmek, oradan bugüne taşınanlara bakmak için Simyonidis’in nasıl bir bellek sunduğunu adım adım izleyeceksiniz... Evet, belgesel nitelikteki bu kitabın içimizdeki zenginliğin yansıması olduğunu gözleyeceksinizdir. Yaşama renk katan geleneklerden, yeme-içme kültüründen söz edilirken yaşanan mekânların, kurulup edinilen uğraşların öyküsünü bazen buruk bazen neşeli yanlarıyla zamanımıza taşıyor İstanbulum Tadım-Tuzum, Hayatım.
Meri Çevik Simyonidis bu araştırmasıyla toplumsal bellekten yola çıkarak ve yaşayan tarihin izini sürerek büyük bir boşluğu dolduruyor. İstanbul’un ruhunu anlamak isteyen herkesin mutlaka başvurması gereken bir kitap.
MARIO LEVI
Bu kitabın fevkalade bir iş olduğunu düşünüyorum. 2000 yıllık süreç içinde, Rum mutfağının bizim mutfağımıza çok büyük katkısı olmuştur. Aynı şekilde Sefarad, Ermeni, Süryani, Alevi, Kürt ve diğer kültürler gibi. Ama benim bildiğim kadarıyla Rum mutfağına ilişkin olarak ilk defa bu kitap büyük bir boşluğu doldurmaktadır. Bir sosyal tarih çalışması olarak gördüğüm gibi, yemek kültürümüze katkısının da büyük olduğuna inanıyorum. Bir tarihî belge özelliği de olduğundan, inşallah bir şehir müzesi tarafından değerlendirilir. Çünkü böylesi kayıtların o müzeyi zenginleştireceği kanaatindeyim.
OSMAN SERİM