İnsan, varoluştan itibaren öteki insanlara maruzdur, muhtaçtır. Aşık olarak bir başkasıyla ilişkiye geçeriz. İnançlarımız, umutlarımız yönünde birlikteliklere, gruplara dahil olur, gelecek toplum tasarımları için ortaklıklar kurarız. Ben ile ötekinin ilişkiye, iletişime girdiği tüm bu zeminler hangi asli duyguların, hangi yoklukların varlığı üzerinde yükselir? Bütün bu zeminleri hayal kırıklığına, hayal kırıklığından da öte bir felaket imkanına açık kılan, bizi bu imkan üzerinde var eden, bu imkana maruz bırakan şey nedir? Maurice Blanchot, İtiraf Edilemeyen Cemaat'te yirminci yüzyılda varoluşumuzu anlamlandırmış ve anlamlandırmaya devam eden 'cemaat' deneyimleri ışığında, birlikteliklerimizin özüne doğru lanetli ve çaresiz bir yolculuğa çıkmaktadır.