"... Orta yaşı geçmiş çok insan, mübadele ve göç yılları anılarını çocukluk yıllarından birer masal gibi dinlemiştir büyüklerinden. Ne yazık ki tarih dediğimiz şeye layık görülen ciddiyet, ağırlık vermez bu öykülere. Eğer edebiyat da gerekli ilgiyi göstermezse, bu acı dolu yıllarda yananlar, tarihin ortak bilincine yazılmak yerine yok olup gider. Ölüm matematiksel bir gerçeklik haline gelir. Yaşananların yaşanmış olduklarına kanıt olarak da sadece yaşlıların belleklerindeki anılar, sandıklardaki kimi sararmış fotoğraflar ve benzer şeyler kalır. Bir müddet sonra onlar da yok olup gider. Geriye içi boş kahramanlık anıları kalır. Oysa tarihin görünen kahramanlık öykülerinin ardında binlerce ölüm ve kırılan binlerce umut, yani yıkıntılar vardır. Bunların izini sürmeden de iyi bir dünya kurmak mümkün olamaz."