Bir lanet geri döndü. Kader, İstanbul’un tarihi labirentlerinde kanla yazılıyor.
​İstanbul, Boğaz’ın kıyısında, Beşiktaş sahilinde işlenen bir cinayetle uyanır. Kurban, sırtına saplanmış, üzerindeki tuhaf, kadim bir sembolle bezenmiş bir pusulayla bulunur. Bu sıradan bir cinayet değil, Komiser Demir Ergüden’e gönderilmiş bir mesaj, bir kehanetin ilk adımıdır.
​Cinayetler art arda gelir: Bir emlak baronu, bir antikacı, bir reklamcı, bir gazeteci... Her kurban, şehrin en zengin ve en güçlü isimlerinden biri olan Selim Kargı’nın yalan imparatorluğunun bir parçasıdır. Her olay yerine, farklı bir kadim sembol ve bir bitki iliştirilir. Her pusula, tarihin unutulmuş bir sırrına, bir "Kayıp Kitap’ın" kehanetine işaret etmektedir.
​Demir Ergüden, bir seri katilin peşinde olduğunu sanırken, kendini yüzyıllık bir lanetin ve nesiller boyu süren bir intikamın ortasında bulur. Bu katil, Kargı ailesinin günahlarını cezalandıran bir yargıç mıdır, yoksa sadece antik bir kehanetin elçisi mi?
​Demir, ailesiyle işi arasındaki ince çizgide yürürken, laneti sona erdirmek için, katilin bir sonraki hamlesini tahmin etmek zorundadır. Aksi takdirde, Kayıp Kitap’ın son kehaneti, İstanbul’u daha büyük bir karanlığa sürükleyecektir.
​Geçmiş asla ölmez. Sadece hesap sormak için doğru zamanı bekler.