Kara Defter çılgın, tutkulu, zekice süslenmiş, cicili bicili, göz kamaştıran bir fantezi; aslında tam da genç bir adama yaraşan bir kitap. Durrell'ın 24 yaşındayken çıktığı bu ruhsal ve cinsel serüven, bu sözünü sakınmayan, gözüpek günce, alabildiğine açık saçık, hatta tiksindirici, sağlıksız, ama canlandırıcı, sivri dilli, bolca güldüren, kendine acıyan, ama kendisiyle dalga geçen, her şeyin ötesinde de, gerek üslup gerekse içerik açısından, dönemin hiçbir genç yazarının yeltenemeyeceği kadar yenilikçi. Lawrence Durrell bir savaş alanı olarak gördüğü Kara Defter için şöyle diyor: "Mumyanın sargılarını parçalamalıydım; kitapta İngiliz usulü ölüm olarak simgelediğim, kültürel kundak bezini. Tek amacım, içeride dile getirmeme değecek bir şey bulunup bulunmadığını görmekti... Ün peşinde değildim, kendi sesimi duymak bana yetmişti." Basılması için Henry Miller'ın önayak olduğu bu otobiyografik kitap için bir eleştirmen son derece yerinde bir saptamada bulunuyor: "Muayeneden önce soyunmanı söyleyen doktorun ahlaksızlığından kuşkulanmazsın, öyle değil mi? Aynı güveni, kuşkulanmama ayrıcalığını neden yazarlara tanımayacak mışız?" Durrell numara yapmıyor; kitabın bunca çarpıcı olmasının nedeni de bu.