"Tarihler 19 Mayıs 1992'yi gösterdiğinde gece yarısını biraz geçe Iğdır'da bir deponun içinde buluşmuşlar, sadece selamlaşmışlar, yolcu elindeki küçük bir kağıt parçasındaki mührü ona göstermiş, o da kendisindekini göstererek birbirlerini teyit etmişlerdi. Kağıt parçasındaki mührü de ilk defa görmüştü. Çapraz iki kılıç, üzerinde ay yıldız, yanında bir takım işaretler... Ne olduğunu öğrenmek için daha sonra birilerine göstermeyi düşünmüştü, ama yolcu kendi elindekiyle şoförün elindeki kağıt parçalarını çakmağı ile yakmıştı.
Arkasından, doğrudan kamyonun kasasına tırmanıp, "nerede duracağım" demişti. Kimdi bu yolcu, ne iş yapardı, ne için kendi ülkesine gidiyordu? Üstelik ülkesinde şu anda savaş vardı... Ne diye böyle bir adam, savaş olan ülkeye gidredi? Kanun kaçağı veya teröriste de benzememesine rağmen, bu gizem, bu ihtimam ne içindi?"
Bir yüzbaşı, Azeri-Ermeni savaşında Halk Cephesine ve bağımsızlığına yeni kavuşmuş Azerbaycan ordusuna danışmanlık yapmak üzere Nahcivan yollarında.
Tıpkı 1918 yılında Bakü'ye yardıma giden Kafkas İslam Ordusu'nun Komutanı Nuri Paşa gibi.
Ama onun gibi subayları ve birlikleriyle değil, yalnız başına.
Savaşın karanlık yüzü.
Ve o savaşta alevlenen bir aşk.
Soluksuz okuyacağınız bir roman.