“Dedikoducu Kız” romanlarının uluslararası çoksatar yazarından kıskançlık, romantizm, gizem ve bağışlama üzerine karanlık, sarsıcı, hüzünlü bir roman.
Merritt Wenner, çok sevdiği büyükannesinin trajik ölümünden beri bir türlü toparlanamamıştı. Üniversite sınavına gireceği gün kimseye haber vermeden ortadan kayboldu. Ne yapacağını bilemeyen ailesi, onu bir atlı terapi programına kaydettirip bir çiftliğe gönderdi.
Merritt burada Red’le tanıştı; kendisinden bekleneni vermeyen ve ahırda terör estiren bir yarış atı. Red şimdiye kadar kimseyle bir bağ kurmamıştı ama Merritt ondan korkmuyordu. Bütün mesele de buydu zaten. Çok geçmeden aralarındaki yakınlık, büyük bir sevgiye ve bağlılığa dönüştü. Yetenekleri ve uyumları eşsizdi. Yarış dünyasında önlerinde durabilecek çok kişi yoktu artık.
Merritt bir yandan da rakip jokey Carvin’e kapıldığını hissediyordu. Ama Red’e göre Merritt sadece ona aitti; herkes, aralarındaki sevgi için bir tehditti.
Ve genç kız, Red’in, sevgisi uğruna neler yapacağını asla tahmin edemezdi. Çünkü bir atın hayatı, sahibinden ibaretti.