Türk edebiyatının büyük ustalarının çevirdiği Simenon romanlarından oluşan dizinin dördüncü kitabı 1937 tarihli L’assassin, Türkçeye Tahsin Yücel tarafından Katil adıyla 1997 yılında kazandırıldı. Yaşamak Hırsı’nın Popinga’sını da anımsatan Kupérus, birdenbire sıradışı bir olayla yaşamları altüst olarak bir başka gerçeklik düzlemine geçen, dünyayı, insanları ve olayları başka türlü görmeye başlayan, yaptıklarından pişmanlık duymayan ama bir yandan da zihnini hep bu meseleyle meşgul ederek kaçınılmaz biçimde her şeyden kopan tipik Simenon kahramanlarının bir örneğidir. Gündelik yaşamın rutinlerini yerine getirme trajedisiyle baş etmeye çalışan bireyin kendiyle savaşını, direnme şekillerini tartışan Katil’deki öznenin şekillendirilmesi, bireyin topluma yabancılaşması ve kendini bir özne olarak var edebilmesi, bir topluluğun bakış açısının birdenbire değişivermesi, değer yargılarının yüzeyselliğinin görünüvermesi izlekleri, Tahsin Yücel’in eserlerinde de sık sık karşımıza çıkar. Yücel, özellikle Mutfak Çıkmazı, Peygamberin Son Beş Günü, Bıyık Söylencesi ve Vatandaş gibi romanlarında bu izlekleri son derece çarpıcı bir biçimde işlemiştir. Hem de Simenon’da övdüğü ve kendisine yakın hissettiği bir biçemle: uzun çözümlemelere, uzun ve dolambaçlı tümcelere gereksinim duymaksızın, çarpıcı bir ayrıntıyla zenginleştirilmiş kısa tümcelerle. “Simenon puslu ve yağmurlu Kuzey Avrupa iklimlerini, küçük kentlerin bir gönenç ve dinginlik görüntüsü altında yalnız adamın gırtlağına yapışan boğucu havasını benzerine az rastlanır bir ustalıkla yansıtır. Böylece, bildiğimiz polis romanı düzeyini fazlasıyla aşar. Katil de bu gözlemi doğrulayan iyi örneklerden biridir. Bize, bir çifte cinayet çevresinde, yalnızca bu cinayeti işleyen seçkin kişinin kaçınılmaz çöküşünü değil, koca bir kasabanın insanlarının bakış açılarının değişmesini, değer yargılarının ve dostluklarının yüzeyselliğinin ortaya çıkışını birbirinden çarpıcı ayrıntılarla gösterir.” |