“Habil’in ölümü hepimizin hayatını altüst etti. Kabil bize ölümü gösterince yüreeimiz, zihnimiz darald?. Dilimiz tutuldu, lal olduk. Kan her yere bulaştı, kelimeleri esir aldı.”
Asuman Bayrak ilk romanı “Kayıp Taşlar”da yaratılış efsanesini, ilk kötülüğü farklı bir bakış açısıyla yorumluyor.
Güzeller güzeli cennet yüzlü Aklima ile her şeyi tevekkülle karşılayan sessiz Lebuda, Habil’le Kabil’in kız kardeşleriydi. Aklima Kabil’in ikiziydi, Lebuda ise Habil’in. İsimleri bazı eski metinlerde geçse de pek tanınmaz, bilinmezler. Bin yıllar öncesinde işlenen cinayetin en yakın tanıklarıd?r onlar. Biri köpükler saçarak çılgın akan dereyse, diğeri dağların doruklarında berrak göl...
Malum, Kabil Habil’i öldürmüş, ilk cinayet işlenmişti. O günden sonra, maktulle katilin adı hep birlikte anıldı. Temize çıkarılan Habil iyiliğin timsali oldu; lanetlenen Kabil’se, mutlak kötü kabul edildi. Elimize iki isim verilmişti. Bunlarla oyalanın dediler. Aklima ile Lebuda unutturuldu. Anlatılanlar masal mıydı yoksa mesel mi? Hikâye çok, rivayet muhtelif... Algılar zamana, zemine, kişiye göre sürekli değişir. Olup biteni kavrama niyetiyle de...
“Kayıp Taşlar” sevinçleri, acıları, umutları ve hayal kırıklıklarıyla yaşam denen kısırdöngüyü, onun akıldışılığını, kendi cehennemini yaratan insanın trajedisini yansıtan bir roman.