On beş yılda 'Karacad'dan, 'Dormen'e, 'Dormen'den 'Cezzar'a, 'Bulvar'dan 'Sanat Tiyatrosu'na, Gülriz'in aldığı yola bakın. Ne istediğini çok iyi bilerek. Üsluplark, iklimler atlayarak, dünya görüşleri değiştirerek. Kaderin, tesadüfün payı çok az bunda. Kaderini kendi çizdi bu kız. Kararını verdi. Gerçekleştirdi. Sırf iradesi ile. Tükenmez hırsı ile. Doğuştan yeteneklerine her gün yeni bir şeyler katarak, ta arkalardan geldi. Türk tiyatrosunun en önde kadın sanatçıları arasında yerini alıverdi. Ona saygım buradan gelir. Daha ileri giderek diyeceğim ki, bana 'Gelmiş geçmiş tanıdığım en iyi beş kadın sanatçıyı say' deseler, ilk beşin arasına tereddütsüz Gülriz'i sokarım. Neyyire Neyir, Bedia Muvahhit, Heyecan Başaran, Yıldız Kenter'in yanı sıra. Onlarla birlikte. Talihli olduğunu kabul etmek lazım. Genleri bakımından bir kere. Ana ve babasının operetçi oluşu, küçük yaştan kulis kokusunu ve tozunu alışı. Sonra en büyük kozu olan sesi. Sesinin sıcak, etkili "timbre"i, İstanbul Türkçesi'ni en doğru, en ahenkli ve dişice kullanmasınını bilişi. Köklü bir aileden gelişinin ona zorlamasız edindirdiği zarif kişiliği, fizik güzelliği, sahnede ne yapsa rahat ve kıvrak görünüşü ve az sanatçıda bulunan iri, ikinci bir ağız kadar ifadeli gözleri. Ve nihayet sade hançeresine değil, bütün jestlerine sinmiş müzik kalitesi. Ama tabiat onu bu meziyetlerle donatmamış olsa bile, eminim ki, o ne yapar yapar sırf iradesi ve hırsı ile bunları yoktan edinmenin bir yolunu bulurdu..."
Haldun Taner