Kimyasal bağlar konusunu Kimya1 kitabımızda da incelemiştik. Burada onun pek çok yönden değişik ayrıntılarını bulacaksınız. Bir kere kimyasal bağlar anlaşılmadan organik kimya sınırları ve temelleri belirsiz bir okyanus gibi görünür. Bunun için kimyasal bağlar, çok ayrıntılı işlenmeye çalışılmıştır. Kimyasal bağlar, karmaşayı dağıtır ve onca karmaşanın altındaki temelleri görmemizi sağlar.
Organik kimyaya gelince kimyanın özel bir alanına girmiş oluruz. Adı bile tarihsel bir ürküntü içeren bu alan, bitki ve hayvanlar evreninin kapısını açan anahtardır. Anahtar diyorum çünkü bu kapının açılmasıyla biyolojinin zengin evrenine gireriz. Bu evrende karbon elementinin vazgeçilmezliği şaşırtıcı; ama anlaşılabilirdir. Çünkü karbon atomunun küçüklüğü ve dört bağ yapabilmesi, onun olağanüstü çok sayıda moleküle ve canlılığa imza atmasına yol açar. Karbonsuz hiçbir bitki ve hayvan hücresi yoktur. Organik kimya, karbon atomunun hidrojen, oksijen, azot gibi elementlerle yaptığı moleküllerin oluşturduğu mucize bir alandır. Organik kimya, kimyanın yaşam bilimlerinin temelini oluşturan en kapsamlı alandır. Yiyeceklerden giyeceklere, ilaçlardan boyalara, yakacaklardan plastiklere, yaşamımızı ilgilendiren her şey kimyanın bu alanıyla ilgilidir. 21. yy'ını en etkili bilimsel alanı olarak görülen gen teknolojisi (genom) de organik kimyaya dayanmaktadır.
Organik kimyanın kendine özgü bir dili ve kurallar dizisi vardır. İzomeri, tautomeri, optikçe aktiflik, fonksiyonel (işlevsel) grup gibi birçok kavram organik bileşiklere özgüdür.Bu kitapta ilk kez okura Organik Kimya ile ilgili yeni bir test biçimi sunuyorum. Bakalım beğenecek misiniz?Bir şey daha. Kimyasal Bağlar da, Organik Kimya da enikonu insanların bir etkinliği, bir buluşudur. Bir insanın bulduğu anladığı bir şeyi senin, benim gibi insanların da anlayabileceğini akıldan çıkarmamalısınız. Akıldan çıkaramayacağınız başka bir ders, insanların bulduğu şeyi anlamak ve uygulamak için emek harcamanız gerektiğidir. Bunun için kendimizi çok iyi yetiştirmeliyiz.
Kalkınmış ülkeler kategorisine girebilmemiz için genel olarak eğitime, özel olarak fen bilimlerine önem verilmeli, bu doğrultudaki yatırımları arttırmalıyız. İyi yetişmiş insan gücüne, yaşam kalitesinin yükselmesine ancak bu yolla kavuşabileceğiz. 20. yy biliminin büyük öncülerinden Niels Bohr’un dediği gibi "gelişmiş ülkeler bilime yatırım yapar" anlayışı doğru değildir; bilime yatırım yapan ülkeler gelişmektedirler. Kitabım bu gerçeği görmede damla kadar bile olsa katkı yaparsa çok mutlu olacağım.