Oğur'un gaiplerden gelerek kulağımızın zarını delip geçen kederli ıslığı hâlâ sürüyor... Bu kitap, bu dokunaklı "diaspora duyarlığı"nın iz sürücüsü kalemin son çalışmasıdır... Bir destanın ardına düşmüş, kendi coğrafyasına yabancılaşmamış, içeriden bir sestir onun ıslığı... Bu sese kulak verin. Burada anlatılan, vicdanınıza dek uzayacak bir cümleler bütünüdür...
"Kalbinin paramparça zamanlarına doğmuşum khıle. Cümle kavimler eksik bir uygarlıkken henüz. İki dirhem süt için "ya hayat ya ölüm!" demişim. Otlar soldukça büyümüş, ekmek kurudukça çoğalmış. Hayat zaplardan taşan sular gibi akıp gitmiş. Geçip gelmişim tüm zamanlar afetinden. Tekmil geceler dansa ve vahşete hazır ve tuzakken. Geride hep tufanlar bırakmışım. Bir damla gözyaşı kan, kül ve ateşle birlikte. Sanki hep kanlı bir serüvenmiş hayat. Kar tufanı bir de verg. Öyle bir zamana doğmuşum ki Khıle: Herkes haymatlos, herkes gül, diken ve aşık. Bir hayat kendini eksiksiz anlatabilir mi Khıle? Ne zaman önüme bir tuzak kurulsa, gözyaşların, meşe palamutu gibi üstüme çökermiş. Gecenin yüzü suyu hürmetine, gündüzün sıcak hatırına, ateşe ve suya mukabil."