Kırmızı Enek, çarpıcı bir ilk aşk hikâyesiyle iç içe; dünle bugünün, eskiyle yeninin çatışmasıdır.
“Bedenler bir başka şehirde, bir gökdelenin en tepesinde, zenginlikler içerisinde olabilirdi. Ama öyle anlar geliyordu ki, ruhlar çekip gidiyordu çocukluğa; bir ağacın gölgesinde uzuneşek, yakan top, mendil kapmaca oynuyordu; ilk sevdiğinin yolunu gözlüyordu; yüzünü görmek, sesini duymak için… Bunu, bazen siyah-beyaz bir Yeşilçam filmi izlediğinde, bazen eski bir şarkının nağmelerine, yüreği takılıp, gözleri buğulandığında yapıyordu. Ama yapıyordu, mutlaka yapıyordu