Asr-ı Saadet'te "Kıyamet şiddetinde tehlikeler" denilince öncelikli olarak Müslümanların aklına "Dünyevileşme", "Yahudileşme", "Hıristiyanlaşma" ve "Müşrikleşme" geliyordu. Şayet bugün "Kıyamet şiddetinde tehlikeler" denilince Müslümanların aklına bu tehlikeler gelmiyorsa, ya müslümanlar kendi zaaflarına yenik düşerek leh ve aleyhlerindeki durumları bayan eden hayat kitapları Kur'an-ı Kerim ile olan irtibatlarını kesmişler, ya da harbi ve mürted müstevliler, Müslümanları hayat kitaplarından soğutarak onunla müslümanların arasına demirden duvarlar örmüşler demektir. Her iki durumda da helaket ve felaket kaçınılmazdır.
Hayat örnek ve önderimiz Hz. Muhammed (sav)'in sünnet ve sireti dikkatlice incelendiğinde görülecektir ki; Resulüllah (sav) Hicret gecesi hayatı için, Bedir günü cemaatı için, Hendek günü devleti için taşımadığı endişe ve telaşı vefatından sonra ümmetinin "Dünyevileşnme", "Yahudileşme", Hıristiyanlaşma ve "Müşrikleşme" tehlikelerinin içine düşmesi hususunda taşımıştır.