Yıl 2150. İnsanlık, galaksinin sınırına ulaştı. Hayallerinin, cesaretinin, biliminin taşıdığı Keşif Gemisi; evrenin en karanlık gerçeğiyle yüzleşmek üzere... Ancak yıldızların ötesinde onları bekleyen, yalnızca bilinmeyen değil; bizzat gözlenmekte olmanın soğuk gerçeğiydi. Samanyolu’nun kıyısında bir duvar. Üzerinde titreyen harflerle kazınmış bir ifade: DENEY NO: T-4682 – T PROTOKOLÜ. Ve o andan itibaren her şey değişti. “Kozmik Laboratuvar”, uzay boşluğuna değil, doğrudan zihnin en derin boşluklarına açılan bir kapı. Bize hep anlatılan her şeyin dışında kalan bir gerçeklikle yüzleşme anı. Düzenin kurallarını kim koydu? Kime hizmet ediyoruz? Gözlemci kim? Ve en önemlisi... Denek olduğumuzu fark ettiğimizde ne yaparız? Kaptan Sümeyye Vural’ın direnci, Komutan Şengüller’in isyanı, Prof. Mermi’nin içsel çatışmalarıyla; bu roman, insanın kendi sınırlarını nasıl zorlayabileceğini, teslimiyetin ötesine geçişin bedelini anlatıyor. Bu bir uzay operası değil. Bu, yıldızlara değil, kendi içimize yapılmış bir yolculuk. Kontrol edildiğimiz bir sistemin dışına çıkma çabası. Bir kafesin içinden yükselen fısıltının, çığlığa dönüşme hikâyesi. Eğer bir gün gökyüzüne bakıp da “Gerçekten özgür müyüm?” diye sorduysanız, bu kitap tam size göre. |