"Çıldırmış olmalıyım. Bu sözcükleri uykumda duyuyorum ve her duyduğumda boğazımın gerisinde bir yerde, gırtlağın burunla birleştiği nokta da -hani o korktuğunuzda kuruyan bölgede kumru gibi dem çekiyorum. Sizi yaşadığımız yere götürebilmek için çıldırıyorum..."
Bir otoyolun kenarında şehir merkezinden on iki, denizdense dört kilometre uzakta, atılmış buzdolapları, kaza geçirmiş kamyonlar, kırık lavabolarla dolu bir çöplük bölgesindeyiz. Büyük bir Olimpiyat Stadyumunun yapılacağından söz edilen bu yer aslında kendiliğinden oluşmuş bir mahalle. Bir zamanlar büyük bir işadamı olan Vico ile sevgilisi Vica'nın, buraya ilk yerleşen olduğun için herkese kendi kanununu dayatan Jack'in ve her biri kendi geçmişini bir yük gibi taşıyan Anna'nın, Marcello'nun, Melek'in, Liberto'nun, Joachim'in, Saul'ün, Danny'nin, Corina'nın, Alfonso'nun sığındıkları, yaşamlarından ellerinde kalan ne varsa korumaya çalıştıkları "evleri"nin yer aldığı kendine özgü bir mahalle. Ve bu mahallenin Vica'ya âşık köpeği Kral...
Hırslar ve umutsuzluklar, sevgiler ve kayıtsızlıklar, varkalma çabaları ve kendini ölüme bırakış: Büyük zenginliklerin yanı başında büyük yoksulluklar... Kral, yeni bir barbarlık çağının, Köpekler Çağı'nın habercisi mi?