Yaşantımızda, kendimiz, ailemiz, topluluğumuz ve de millet / vatanımız için öyle temel değerler vardır ki, olaylar zorlamadıkça bunları hatırlamamayı normal sayarız. Elinizdeki kitap, böylesine bir temelin bugünümüz üzerinde yerini belirlemeye çalışıyor: 75. yılını yarınlarımızın inancası olarak kutladığımız Cumhuriyet'in... Milli mücadelede, dünya yüzünde müstakil bir Türk devletinin varlığı / yokluğu terazisinin boş kefesinde ümit olduğu o buhran günlerinde, bu kitap içindeki ümide sahip olmasaydı, sonucun ne olacağını düşünmek bile ürküntü verir. Çünkü bu varlık Türk insanı için dörtbin yıllık geçmişinin temel inancasıdır. Görünürdeki değerlerin sıfırlaştığı karanlıkların çok ardındaki aydınlık olarak. Osmanlı'nın gerçek çöküşü 1914 - 1918 1. Dünya Harbi yenilgisiyle mühürlenmişti. Devlet merkezi İstanbul fiilen işgal altındaydı. Yunan İzmir'e çıkmış, İngiliz / Fransızlar, Hatay - Adana - Antep - Urfa - Maraş'ı ele geçirmişler kadrosu dağıtılmış ordunun silahlarını toplamışlar, BÜYÜK ERMENİSTAN ve Karadeniz'de PONTUS RUM DEVLETİ hazırlıkları tamamlanmıştı. Geri kalan bir avuç Anadolu toprağı, mutlak abluka içindeydi. Ufukta hiçbir umut da yoktu. İşte bu mutlak yokluk içinde, adeta o günlere kadar öz varlığını böylesine ölüm / kalım çetin sınavına hazırlamış son ümide destek Türk manevi yapısı "Ben buradayım" dedi. Şimdi lütfen elinizdeki kitabın sayfalarını bu ebedi hakikatın aydınlığı içinde çeviriniz. İlk baskısı 1973, Cumhuriyetin 50. yılında basılmıştı: Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yayınları arasında. Bugün tek bir sayı bile yok. Israrla aranmasına rağmen, başkasında neden bastırılmadığı sorusunun cevabını da son satırlarda bulursunuz zannediyorum. Ben doksan'ın merdivenlerinde ; gözleri rahat görmeyen, sizlere bir dünya rekoru sayılan 176 telif kitap vermiş bu yorgun kalem ve son emeğimle o mübarek çabayı hatırlatmak istedim: Bugünün din simsarlığı / tüccarlığı ile milli benlik ve haysiyet yolunda yer almış olmanın yapı ve gaye farkına da işaret etmek için.