İnce bir yağmur gibi yan gözle izlendiğim rüyada karanlık yeryüzeyine indi, yalnızlık kırbacıyla bedenini taşladı. Ateşe giden kelebek gibi yalana koştun; gözetleme kulesinden, taşların hedefini bularak bedenini ağır ağır çürütüşünü seyrettin. Yüzündeki ışık bugün yoktu. Siyahlığından ötürü korktuğun maddenin gözü körleşiyordu. Allah'ı sınar gibi kendi kendine alaycı bir eda ile, 'çürümüş kemikleri kim diriltecek?' diye sordun. Son ümidini suya düşürmüş olmanın açık sarhoşluğu içinde kuleye çıktın, kum denizine atıldın. Eserleri gitmiş haberleri kalmış, uzağı ummuş az yaşamış, gözleri şeytanlara yuva olmak üzere bulanık arzularla kıvranan içsiz kabuklar gördün. Kapı kapandı, kule, meraklarını korkunç bir iniltiyle toprağa bulaştırdı.