Din ve devlet ilişkilerini inceleyen Batılı yazarlar çağdaş dünyada dinin yerini saptamaya çalışırken, Hıristiyanlığın giderek önemini kaybetmesine rağmen, değerlerinin kaybolmamış olduğuna işaret etmektedirler. Onların gözettikleri değerler, tabii ki, ahlaki değerlerdir -ve de bazı törensel alışkanlıklar. Aynı zamanda, "dinsizleşen" bir toplumda Kilise'nin günden güne daha çok devlet işlerine karışmak istediğine ve fiilen karıştığına dikkat çekmektedirler. Bu durum, vicdan özgürlüğünü kabul etmiş siyasi toplumlarda laikliğin yerinin ve anlamının tekrar gözden geçirilmesi gereğini doğurmuştur.