Genç adam, kasketini acemice çıkararak, kapıyı anahtarla açıp içeri gireni izledi. Üzerine deniz kokusu sünmüş, kaba giysiler giymişti ve kendini içinde bulduğu geniş salonda, büyük bir uyumsuzluk içindeydi. Ne yapacağını bilmediği kasketini, ceketinin cebine sokuşturdu. Diğer adam, kasketi ondan aldı.
Genç adam, omuzlarını sallayarak diğerinin peşinden yürüdü. Düz döşemeler, sanki deniz gibi kabarıp alçalıyordu. Geniş odalar, onun salınarak yürüyüşü için çok dar görünüyordu. Geniş omuzları kapılara çarpacak ya da sürtünerek alçak şömine rafından küçük süsleri düşürecek diye çok korkuyordu. Bir kuyruklu piyanoyla üzeri kitap yığılı bir orta masa arasındaki yarım düzine insanın yan yana yürüyebileceği boşluktan geçmeyi korkarak denedi.