Geleneksel metis ajandası çıktı. Ajanda 2017’nin bu seneki teması: Ütopya ve Distopya.
“Filler tepişirken çimenler ezilirmiş...
Ama çimen deyip geçmemeli. Tek tek cılız görünür belki; böğürüp duran, gövdelerini oradan oraya savuran dev yaratıklar ezip geçiveririz sanırlar; oysa yeryüzünün her yanını kaplayan, birlikteyken okyanus dalgaları gibi salınan, kolay yok edilemez bir türdür çimen.
Yersiz hissedersiniz bazen kendinizi, yersiz yurtsuz ve çaresiz. Sözünüzü duyan yoktur, sözünüzü koyacak yer yoktur. Kendi ülkenizde sürgün gibisinizdir, “kış ruhu” ele geçirmiştir sizi. “Aklımı henüz kaçırmadım, canımı şimdilik kurtardım,” deyip avunmaya çalışmak beyhudedir.
Madem böyle bir çağ düştü kaderimize, hüznümüzde boğulmak yerine birbirimizin hayallerinde bir ülke aramaya girişelim dedik, biz de. Yılların ötesindeki, kilometrelerin berisindeki hayalperest akılların peşine düştük. Dehşet de çıktı karşımıza hayret de. Günün zulmünün karanlığı geleceğe yansıdı, geçmiş mücadeleler çatlaklardan ışık sızdırdı. Terravenenum ve Terradulcium’da dolaştık, korkunun yanında umut zerreleri bulduk: Ajandayı hiçbir yerden getirdik.
Evet, dünya barbarlık belgeleriyle dolu; evet, donmuş ütopyalar tehlike taşır; ama günün dertlerini aşıp yeni imkânlara açılmak da ancak hayal kapısını açık tutmakla, aklın ümitsizliğine yüreğin ümidiyle yanıt vermekle mümkün.
Hem Edip Cansever “Umudu dürt / Umutsuzluğu yatıştır,” diye vasiyet etmiş bize.
O halde gelin “cehennemin ortasında cehennem olmayan kim ve ne var” arayalım bu yıl, ve yaşatalım bulduğumuzda.
Güzel bir yıl dileğiyle...” — Metis Yayınları