Fıkhî mezhepler arası ihtilaflar tarih içinde İslâm Ümmeti tarafından olması gereken zemin ve mahiyette algılanmış ve uzun asırlar boyunca bir “mesele” olarak gündem teşkil etmemiştir. Elbette zaman zaman ve yer yer ayrışmalara, hatta fiilî hadiselere sebep teşkil ettiği olmuştur; ama Müslümanların gündeminde günümüzde olduğu kadar ağırlıklı bir yer işgal ettiğini söylemek hiç şüphesiz abartı olur.
Günümüzde İslâm Ümmeti, yaşadığı, daha doğrusu “maruz bırakıldığı” kimlik krizinin tabii bir yansıması olarak mezhep meselesi ve fıkhî ihtilaflar konusunda da kırılmalar yaşamaktadır. Bilhassa Vehhabî karakterli ideolojik yaklaşımlar fıkhî mezhepleri ve ihtilafları “gayrimeşru” olarak nitelemekte, hatta “şirk”e kadar varan ithamlar söz konusu olabilmektedir.
Elinizdeki kitap, fıkhî mezhepler ve ihtilaflar konusuna soğukkanlı ve gerçekçi bakıldığında meselenin gerçek mahiyetinin net bir şekilde anlaşılabileceğinin müşahhas delilini oluşturmaktadır. Okunduğunda anlaşılacaktır ki mezhep meselesi ve fıkhî ihtilaflar Müslümanlığımız için bir tehdit veya arıza değildir. Tam aksine fıkhî ihtilaflar bizim için yerine göre kaçınılması mümkün olmayan bir “zaruret”, yerine göre de “rahmet”tir...