Virajı döner dönmez boğaza girdiğim anda, birisi sağ diğeri sol şeridi ortalamış, kaleşnikoflu iki genci görünce “Beyefendi
alkol var mı?” sorusuna muhatap olmayacağımdan emindim. Ehliyet ruhsat da sormayacaklardı. Doğrusu, nereden çıktığını
anlayamadığım, hemen yanlarında bitiveren kadın gerillanın, “Zorluk çıkarmayın ve hemen arabadan çıkın,” diyeceğini de
sanmıyordum. Yanıma hiçbir şey almayacaktım. Ne söylüyorsa yapmam için, bana emretmesi gerekmiyordu.
Orta yaşlı bir avukat, kendi devranında yaşayıp giderken zamanın, yeraltının ve yerüstünün büyük yangınına düşüverir.
Tatvan’a inerken, Van Gölü ve feribot iskelesinde Turgut Uyar kadar güzel değildir hayat. Kirlidir, bakarsan anlarsın, göz gözü
görmüyordur; bütün laflar akortludur, cilalıdır. Her şeyin üstünü sıradan alçaklıklar örter. Bilirsiniz, muhaliflere ayrılmış cennet
yoktur. “Yusuf öldü lan,” der birisi. Tosi birdenbire kaybolur. Dağ gibi hatıralar dökülür. Eski bir aşk gösterir yüzünü: “Tosi
nerdesin?” Mehmet Fuat, bir tepeden ovaya bakar, “Nobre topla buluşur”, düşman kişilik ateşin başında oturuyordur...
Bir aşk romanı. Lirik bir siyasi polisiye...
Bir “ilk” roman - ustalara mahsus bir ilk.
Şair Akif Kurtuluş’tan...